Didem Elif – Sizi sürekli @gezerkenogrenen hesabınızdan takip ediyor olunca isminizle yani Tülin Kılıç olarak sizle konuşmaya başlamak öncelikle biraz garip geldi. İnsan algısı işte pek tuhaf. Öncelikle sürekli gezme hali içinde olduğunuz için özellikle şu an sorularıma nereden cevap verdiğinizi merak ediyorum. Türkiye’nin hangi cennet mekanındasınız acaba? An itibariyle bir de görselle taçlandırmanızı rica etsem.
Tülin Kılıç – Merhaba Elif. İnan bazen nerede olduğumu, sabah nerede uyandığımı ben bile unutuyorum. İki gündür Selimiye’deyim. Bugün ise Datça’ya geçiyorum. Sonra ise ver elini Bodrum 🙂
Didem Elif – Aslında ben sizi Kaş’ta açtığınız mekan olan Dudu Mutfak vesilesiyle tanıdım. Kuzenimle Kaş’ta güzel bir kahvaltı yapmak için Dudu Mutfak’a gelmiştik. Yine aynı kuzenimin bilgilendirmesi sonucu Mutlu Tönbekici ile ortak yazdığınız Küçük Oteller Kitabı ve Türkiye’nin En Güzel Kahvaltıları adlı kitaplarınızdan haberim oldu. Dudu Mutfak üzerinde biraz duralım istiyorum. Her şeyden önce o gün çok hararetli şeyler konuşuyorduk ve ben aynı anda iki işi yapamayan biri olduğum için genelde konuşurken çok da iştahlı olmam. Yalnız önümüze gelen kahvaltı lokmalarının iştah artırıcı olması benim habire muhabbetimi böldü. Bu konuda öncelikle müessesenizden şikayetçiyim. Hele o pişiler hala gözümün önünden gitmiyor. Keşke daha az konuşsaydım da kuzenimden daha fazla yeseydim. Türkiye’nin En Güzel Kahvaltıları kitabının yazarının böyle şirine bir mekan açmasını pek tabi doğal karşılamakla beraber, bu mekanı neden Kaş’ta açtığını öğrenmek istiyorum. Tüm Türkiye’yi gezip neden Kaş’ta karar kıldınız? Sizin buraya demir atmanızı sağlayan Kaş ile ilgili bağınız nedir?
Tülin Kılıç – Kaş’a ilk 1996’da ailemle gelmiştim. 14 yaşında idim (eyvah yaşım çıktı ortaya ama idare edelim 🙂 Çoook çok sevmiştim. Bilal’in Yeri’ne gitmiştik. O tekne yolculuğunu, denizin rengini hafızama mıh gibi kazımışım. Sonra uzun bir süre geçti. İkinci gelişim arkadaşlarımla 2007. Geliş o geliş. Her sene ama her sene 15 gün bıkıp usanmadan geldim.
Kaş’ta birçok tatil yerinden farklı olarak ‘kasmama’ halini seviyorum. Plaja gittiğin elbise ile yemeğe, bara gidiyorsun ama kimse sana dönüp tip tip bakmıyor. Kaş kafası diye bir şey var ya. Ben onu seviyorum. Denizinin rengi, plajların (Temmuz Ağustos hariç) sakinliği, kop kop ve parti kafasından uzak olması beni vuran detaylar.
Didem Elif – Yaptığınız işi sosyal medyadan takip ederken çok zevkli gözüküyor. Ama Kaş’tan Kalkan’a gitmeye bile üşenen benim gibi biri için oldukça zor bir hayat şekli. Sizinle söyleşi yapmak istememin en önemli nedeni ise işinizi sevgiyle yapıyor olmanız. Paylaştığınız o fışkırmış begonvil (benim bahçemdeki begonviller bir türlü fışkırmıyor da o yüzden çok özeniyorum) fotoğraflarınızdan ziyade işinizi aşkla yapmanız etkiliyor beni. Paylaşımlarınızla bu duygu geçiyor. Otel otel gezip, gördüklerinizi kitaplaştırmadan önce ne iş yapıyordunuz? İşinizi sevip sevmediğinizi de ayrıca belirtirseniz süper olur. Bundan sonraki sorum adına bir fikir sahibi olmamı sağlayacak çünkü.
Tülin Kılıç – Neredeyse 10 yıldır bu işi yapıyorum. Sosyal medya bu kadar tavan yapmamışken bir seyahat dergisi ve web sitesinde seyahat yazıları yazıyordum. Sonra Küçük Oteller Kitabı başladı. Sonra ise kahvaltı aşkım sonucunda Türkiye’nin En Güzel Kahvaltıları kitabı geldi.
Tabii tüm bunlardan önce kurumsal hayat geçmişim var. İnsan kaynakları ve denetçi olarak çalıştım. Bir an bile sevmedim. Hiç bana göre değildi. Ve her gün işe giderken böyle ömür mü geçer diye düşünüyordum.
Yazmayı ve gezme halini ise dünyalara değişmem. Sevdiğim işi yapıyorum. Ve sevdiğim şeyden para kazandığım için mutluyum.
Didem Elif – Yeryüzü işini sevmeyen insanlarla dolu. Bunun sonucunda büyük bir enerji kaybı söz konusu. Ama çok az insan, karakterine uygun işi bulup yapabilmek adına harekete geçiyor. Korkuya rağmen cesaretle adım atmak ve bu uğurda kendini adamakla ilgili bir hikaye çıkar mı bunun altından diye eşelemek istiyorum. Tutkuyla sizi her gün başka bir yere sürükleyen bu işlere nasıl bulaştınız?
Tülin Kılıç – İnsanların birçoğu garantici. Hem maaşım ödensin, hem sigortam yatsın, hem yemek fişim ile market alışverişimi yapayım, eee özel sigortam da var nasıl vazgeçerim diye düşünüyorsanız bu işler zor. Garantici olmaktan vazgeçtiğim ve risk aldığım an açıldı bana kapılar. Çok çalıştım ve hala deliler gibi çalışıyorum.
Bir yandan ortağım Mutlu Tönbekici ile olan işlerimiz devam ediyor. Bu yıl itibari ile her yıl iki kitap çıkaracağız. Küçük Oteller Kitabı ve Türkiye’nin En Güzel Kahvaltıları Kitabı. Kitabı çıkarmak için kredi çektik. Borç bulduk. Matbaa idi, tasarımcı idi… Giderler giderler. Ama bu bizi yıldırmıyor. Geziyoruz, fotoğraflıyoruz, yazıyoruz… Ve işimizi çok seviyoruz.
Restoran işinde de aynısı oldu. Sağlam bir kredi çektik ve girdik işe. Dolup taşacağına inanıyoruz. Ki şu ana kadar iyi gidiyor. Aksini düşününce hafiften tırsmıyor değilim 🙂 Bu işi kurumsal hayatta iken de yapıyordum aslında. Dergilere yazıyordum. Arkadaşımın günlük çıkardığı bir internet gazetesine köşe yazıyordum. Böyle böyle başladı maceram. Yazmayı ve gezmeyi her şeyden çok sevmem açtı bana kapıları.
Didem Elif – Ortaklık evlilikten sonra dünyanın en zor şeyi. Bu zamanda kimse kimsenin kahrını çekmek istemiyor. Bu anlamda ortak başarılan işleri daha da bir kıymetli buluyorum. Mutlu Tönbeki ile ortak kitap yazarken, ilişkinizin ve işinizin dengesini korumak adına nelere dikkat ediyorsunuz?
Tülin Kılıç – Hiçbir şeye dikkat etmiyoruz. Bol bol didişiyoruz. Küstüm oynamıyorum yaptığımız zamanlar oluyor ama ilişki bir zaman sonra dengesini buluyor. Buldu. Ben onun hassas olduğu konulara dikkat ediyorum. O da benim. İkimizin de pratik olduğu konular farklı. Süper bir iş bölümü ile olayı çözdük.
Bir de bence ortaklık evlilik gibi. Üç seneyi devirdin mi daha rahatsın. Eee bizim beş sene olmuş 🙂 Bir de gezerken çok eğlendiğimiz için de birbirimizden kopamıyoruz. Kafa dengi birini bulmak (hele seyahat ederken) inanılmaz zor.
Didem Elif – İş olarak bakmadan bir otele gidip tatil yapma şansınız oluyor mu? Yoksa başkalarının aksine işle bağını koparıp tatile çıkmak sizin için otel tercih etmemek anlamına mı geliyor?
Tülin Kılıç – Artık tatil yapamıyorum. Her şey birbirine girmiş durumda. Tatil niyeti ile gitsem bile bir bakmışım otelciyi soru yağmuruna tutmuşum. Hikayesini yazmaya başlamışım. Ama şikayetçi değilim.
Didem Elif – Kaş gibi bir yerde yaşıyor olmama rağmen instagramdaki paylaşımlarınızla beni bile özendiriyorsunuz. Ah bir Kaş’a gitsem oluyorum. Ofiste tıkılı kalmışları düşünemiyorum. Kaş’a insanlar hep yazın akın ediyor ama kışını da bilen biri olarak, hem de hep beraber acıcık serinleyelim diye, sevdiğim filmin konusunu size anlattırır gibi olacak ama, bize biraz Kaş’ın kışını anlatsanıza. Şöyle ballandıra ballandıra olsun lütfen. Şahsen ben kışın Kaş’ta olmayı çok seviyorum. Hem Dudu Mutfak’a kışın da müşteriler akın etse fena mı olur.
Tülin Kılıç – Daha hiç Kaş’ta kış geçirmedim. Bu sene ilk olacak. Geçen sene ev tutmaya geldiğim zaman Şubat ayıydı. Çarşı, meydan kımıl kımıldı. İstanbul kaçkını çok genç var. Bunların çoğu işletmeci. Artık eskiye göre daha hareketli olacak diye düşünüyorum. Dudu’da kış için çok güzel sürprizlerimiz var.
Didem Elif – Son olarak bu sene Mart ayında Caddebostan Kültür Merkezi’nde Gezgin Zirvesi gerçekleştirildi. Zirveye katılan 52 gezginden biriydiniz. Sizin de takip etmeyi sevdiğiniz ve ilham aldığınız gezginler var mı? Varsa ruhunu gezdirmek isteyenler için bizimle paylaşırsanız çok sevinirim.
Tülin Kılıç – Çok var. Bir de şimdi isim vermek istemiyorum. Unuttuklarım gönül koymasın. Pas 🙂
Didem Elif – Peki o zaman. 🙂 Tülin hanım yoğun temponuzda bana zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum.
Bir başka Likya Sohbetleri‘nde görüşmek üzere…
Not: Bu söyleşi 20 Temmuz 2018 tarihinde Sen ve Ben Dergisi’nde yayınlanmıştır.