Gerçekleştirdiğim Likya Sohbetleri’nde her zaman yavaşlığın izinden gittim ve kısa bir süre önce yolum Slow Food hareketinin Türkiye’deki liderlerinden İmalathane İstanbul’un kurucusu Selda Güleç ile kesişti. Slow Food felsefesi hakkında fazla bilgi sahibi olmadığım için iyi anlamak ve başkalarına aktarmak istiyordum. Bir manifesto ile başlattığı yolculuğunu yaşam biçimi haline getiren Selda Güleç de birikimini paylaşma konusunda benim kadar coşkulu olunca ortaya bir fikir çıktı. Slow Food’u anlamak ve anlatmak için kocaman bir dünyanın içine birden dalıp hemen çıkmak yerine, yavaşlığı merkezimize alarak, Likya Sohbetleri’nde farklı konu başlıklarıyla birden fazla program yapmaya niyetlendik. İstedik ki bu alanda konuşacağımız her şey tıpkı adı gibi yavaş yavaş olsun. Öğrendiğimiz bilgileri içimize sindire sindire yaşayalım ve hatta başkalarına da yaşatalım. Çekim hazırlığı içindeyken Selda Güleç bana “yapacağımız bu programlar için, bir isim koysana ben de kendi sayfamda duyurayım,” dedi. “Likya Sohbetleri Yavaşlığın İzinde” olsun, dedim. Mekanımız kalpten buluştuğumuz her yer olabilir. Günümüz şartlarında bu hiç de zor değil doğrusu. Dolayısıyla sanal ortamlarda buluşmaya başladık bile zaten. Fidorento’nun evlerinden Villa Lycia Zoom’dan yaptığımız ilk görüşmeye ev sahipliği yaptı. Kendilerine çok teşekkür ediyorum. Genel anlamda buluşma yerimizi temsilen; Antik Likya Uygarlığı’na ait, bilinen ilk demokratik meclis binasını düşündüm. Çünkü ışık dolu olmasına niyetlendiğimiz sohbetlerimizi tamamen demokratik bir kadın dayanışması olarak şekillendiriyoruz. Yani birbirimize her şeyi danışıyoruz ve bütün için en faydalı olana beraber karar veriyoruz. Bir gün Patara’da bulunan bu tarihi meclis binasında canlı sohbet etme şansımız da olursa ne ala memleket. Bizimkisi sadece küçük bir adım. Bugün ilk programımızla yayındayız. Selda Güleç ile beraber çıktığımız bu yolculukta siz de bizimle birlikte yavaşlığın izini sürmeye ne dersiniz?