Didem Elif – Hatice bizim seninle eski bir arkadaşlığımız var. Ben seni ressam olarak tanıyorum. Son yıllarda Hint felsefesinin senin hayatına çok etki ettiğini gözlemliyordum. Geçtiğimiz hafta Aşkın Mandalası adlı bir workshop yaptığını görünce, Sevgililer Günü haftası olma dolayısıyla hemen seninle irtibata geçtim. Mandalanın görsel şeklini biliyorum ama nedir, neye yarar hiç bilmiyorum. Son zamanlarda da çok sık karşıma çıkıyor. Bize önce Mandala nedir anlatır mısın?
Kalbimizi Sembolize Eder
Hatice Türkeli – Elif, yoga ve Hinduizm felsefesi beklenmedik bir şekilde hayatıma girdi. Bunu hayatımın en önemli lütuflarından biri olarak görüyorum. Her zaman yaşamın akışına ve bana sunduklarına güvenmişimdir. 2009 yılında yogaya başlamamla birlikte, atölyemde resim derslerine ara verip Hindistan’a ilk seyahatimi gerçekleştirdim. Yaşamımı derinden etkileyen; etkisi kümülatif devam eden bir yaşam yolculuğuna başlamış oldum böylece.
Bu süreçte Budizm ve Hinduzm’de meditasyon amacıyla uygulanan ‘Mandala’ dikkatimi çekti ve araştırmaya başladım. Mandala, ressam ve yoga eğitmeni olarak sanat ve spiritüel dünyamı birleştirdi. Böylece ‘Mandala’yı sanatsal yaratım ve aktif meditasyon olarak kullandığım herkesin yapabileceği basit, sezgisel ve özel bir yetenek gerektirmeyen bir atölye çalışması olarak oluşturdum.
Mandala; antik Hindistan’da, şekli yuvarlak olan her şeyi tanımlayan, daire anlamına gelen Sanskritçe bir sözcüktür. İki kelimeden oluşur. İlk kelime, ‘Manda’, yüksek veya yukarıda ve çok değerli bir yer demektir, Buda’nın oturduğu kraliyet tahtını veya lotus çiçeğini tanımlar. ‘La’ sözcüğü, özü tanımlar. Saf özün çemberin ortasında bulunan noktada gizli olduğununa inanılır ve Sanskritçe bindu olarak adlandırılır. Mandala kalbe açılan bir gözetleme deliği olur. En basit tanımla dış çember sonsuzluğu merkezindeki nokta ise öz beni, kalbimizi sembolize eder.
Didem Elif – Dolayısıyla bu çember biçimindeki formların aslında çok anlamlı bir dünyası var. Dış sınırlarının olması bile bir anlam teşkil ediyor öyleyse. Yanılıyor muyum?
Mandalada Her Şeyin Anlamı Var
Hatice Türkeli – Kesinlikle aynen söylediğin gibi… Mandalada her şablonun, her rengin ve formun sembolik anlamı var. Bu anlam üzerinden düzenlediğim her mandala atölyesinin kendine özgü meditasyonu ve uygulama yöntemi var. Dekoratif amaçla değil tamamen farkındalık geliştirmek, kişinin o konuyla ilgili kendisiyle yeni bir bağ kurması amacıyla yapılan bir meditasyon ve sanatla terapi yöntemi aynı zamanda.
Kare formunun kullanıldığı mandalalar da var. Örneğin; Tibet Mandalasında daire ve kare arasında bir diyalog yaratılır. Fiziksel dünya ve spiritüel dünya arası geçişi simgeler. Sembolik olarak fiziksel boyutu temsil eden kare formundaki yaşamdan, ilahi bütünlüğü temsil eden dairesel forma geçiş yaparız.
Didem Elif – İçten dışa doğru çizilen bir mandalanın genel olarak yapılması ne kadar sürüyor peki?
Hatice Türkeli – İçten dışa ya da dıştan içe diye bir kural yok aslında. Önceden bir plan yapmadan bir sonraki aşamaya geçilir. Mandalayı oluşturma süreci zihin yerine duygularla doğrudan temas kurarak ilerleyen bir süreç dolayısıyla her hangi bir kompozisyon kaygısı olmadan ilerleyen dışavurumcu sanat uygulaması diyebiliriz. Benim atölye çalışmalarım üç saat sürüyor. Uygulamasını yapacağımız mandalanın felsefesi, şablonunun çizilmesi, meditasyon ve uygulama şeklinde ilerliyorum. Üç saatin sonunda herkes konu ile ilgili içsel yeni farkındalıklar ve anlayış geliştiriyor ve bunu kendisine hatırlatacak özgün eseri ile birlikte ayrılıyor. Her birimiz benzersiz olduğumuz için herkesin mandalası benzersiz ve farklı oluyor. Başlangıçta herkesin önünde boş beyaz bir tuval var. Çizmeye ardından boyamaya başladığımızda herkesin ortaya çıkardığı eserleri izlemek gerçekten şahane bir duygu.
Sanatın İyileştirici Yönünden Faydalanmalıyız
Didem Elif – Mandala yapımının terapi olması bana çok ilginç geldi. Desenlerine ve renklere bakınca yaparken beni sakinleştirmez de strese sokarmış gibi geliyor. Normalde de az çok bilirsin desenli şeyler giyinmeyi pek sevmem. Çok fazla rengin birbiriyle karışık olması yoruyor beni. Mesela burada Kaş’ta Ebru atölyesine katılmıştım dört sene önce. Uğraş verenlere saygım sonsuz ama bana afaganlar basıyordu. Öğreten kişi arkadaşımdı dolayısıyla beni özgür bırakmıştı. Herkes klasik Ebru öğrenirken ben kendi çapımda oynuyordum boyalarla. Merak da ettim mandala çizmek beni gerçekten o ruhaniliğe götürür mü diye. Kendi içimizde ne varsa biraz da onu mu söylüyor bize bu çalışma? Çünkü stres olmak da bir duygudur ve bize çok şey anlatır aslında.
Hatice Türkeli – Seni anlıyorum… Hepimiz farklıyız dolayısıyla kendimize iyi gelecek bir yöntem bulmak ve onun içerisinde ilerlemek şifalandırır bana göre. Ben bir ressam olarak içinde yaratıcılık olan tüm disiplinleri tavsiye ediyorum. Sanatın iyileştirici yönünden faydalanmalıyız. Söylediklerinden yola çıkarak diyebilirim ki mandala uygulaması tam sana göre. Mandala yolu içimizdeki yaratıcılığı uyandırdığımız kendimizi kalpten tanımamıza yardımcı olan bir yöntem. Aynen söylediğin gibi içimizde olanı olduğu gibi açığa çıkarıyor. Dönüşüm de tam bu noktada başlıyor. İyi, kötü demeden olanı olduğu gibi gördüğümüz noktada farkındalık ve ruhsal gelişim başlıyor.
Didem Elif – Gelelim Aşkın Mandalası’na. Kalp Çakrası Mandala diyorsun aynı zamanda buna. İçinde aşk var belli. Buradaki mandalanın amaç ve uygulandığı yöntem farklı mı?
Sevgi Aksın Bizden, Bize Gelmesini Beklemeden
Hatice Türkeli – Aşkın Mandalası – Kalp Çakrası Mandalası… İçinde aşk geçen, kalp geçen her şey bizi ne kadar iyi hissettiriyor değil mi Elif? Her mandala atölye çalışmasının kendine özgü amacı ve yöntemi olduğu gibi Aşkın Mandalası atölyesi de kendine özgü.
Hepimiz sevilmek istiyoruz ancak gerçekten sevgiyi alabilme ve verebilme yeteneğimiz var mı? Koşulsuz sevebiliyor muyuz? Gerçekten karşımızdakini gönülden dinleme yeteneğimiz var mı? Yoksa onu dinler görünürken kendi söyleyeceklerimizi mi planlıyoruz? Yaptıklarımızı karşılık bekleyerek mi yapıyoruz? Eylemlerimizi diğerleri üzerindeki muhtemel etkisini bilerek mi planlıyoruz?
Tüm bu sorular kalp merkezi; kalp çakrası ile ilgili. Kalp merkezi ilişkilerimizden sorumlu. Kalp açık olduğunda, karşılığını beklemeden koşulsuz sevgiyi kendimizde buluruz. 14 Şubat Sevgililer Günü’nde beklentiler uçuşuyor havada. Koşulsuz sevgide bunun yeri yok. Sevdiği olan bunu maneviyatla kutlasın, varlığı için şükran duysun… Olmayan ise sevgisini farklı şekilde tezahür ettirsin; bir çocuğa, bir dosta, sokaktaki hayvana şefkatle karşılıksız bir eylemde bulunsun… Sevgi aksın bizden, bize gelmesini beklemeden. Bu atölye çalışmasında amacım kalp ile ilgili olumlu hisleri uyandırmak, hatırlamak ve mandalaya dönüştürmek. Bu hislerin en başında şefkat ve koşulsuz sevgi geliyor. Aşk, şefkat, merhamet, bolluk bilinci, kendini kabul gibi duyguları uyandıramazsak maalesef evren boşluk sevmiyor, yerine zıtları hüküm sürüyor; keder, aşırı duygusallık, öfke, nefret, yalnızlık, kıskançlık, zayıf ilişkiler. Fiziksel boyutta; kalp rahatsızlıkları, stres, yüksek tansiyon vb. gibi hastalıklar ortaya çıkıyor.
Aşkın Mandalası’nın şablonuna gelince lotus çiçeğinin yapısına dayanmaktadır. Doğu kültürlerinde lotus çiçeği manevi gelişimin sembolü olarak kullanılır. Çiçeğin köklerinin çamurlu suda olması maddi dünyayı simgeler.
Ardından suyun içinde büyür. Suda büyümesi duyguları sembolize eder ve nihayet harika lotus çiçeği yapraklarının arasından dışarıya havaya ve ışığa doğru yükselir. Sembolik olarak kişinin ruhsal gelişimini anlatır. Bahsettiğim gibi her formun simgesel bir anlamı var mandalada.
Kalp çakrası mandala çizme kalbin verme ve alma, koşulsuz olarak sevme ve başkalarının ihtiyaçlarına açık olma yeteneğini genişletir. Mandala aşkı, iyi birliktelikleri, ortaklıkları ve çift olma, eş olmayı besler ve yakın ilişkileri geliştirir. Ayrıca “Aşkın Mandala”sı sevdiğiniz kişiye hediye etmek için yapılır.
Yaratıcılığı Uyandırmak Kalple Bağlantıya Geçerek Gerçekleşiyor
Didem Elif – Ne kadar güzel anlattın. Valla sohbeti bile kalbimi şifalandırdı. Yaratıcılığı açığa çıkartmak aslında hangi alanda olursa olsun insanın kalp çakrasına kesinlikle iyi geliyor. Bu niyetle bir araya gelmiş insanların sinerjisi eminim çok bambaşka bir atmosfer yaratıyordur. Bu konuda ne söylemek istersin?
Hatice Türkeli – Aynen söylediğin gibi oluyor. Deneyimlerimden de yola çıkarak söyleyebilirim ki yaratıcılığı uyandırmak kalple bağlantıya geçerek gerçekleşiyor. Her mandala atölyesinde aynı zamanda katılımcıların birliği de mandalaya dönüşüyor. İnanılmaz güçlü bir sinerji oluşuyor ve birbirimizi tanıyalım tanımayalım farklı bir bağ gelişiyor aramızda. Aşkın Mandalası’nı 9 Şubat Cumartesi günü gerçekleştirdim. Grubumuzu oluşturanlar o kadar kalpten oradaydılar ki etkinliğimiz bitmesine rağmen hiçbirimiz ayrılmak istemedik.
Didem Elif – Herkes katılabilir mi etkinliklerine? Belli bir resim geçmişine sahip olmak gerekiyor mu mandala çizimleri yapabilmek için?
Hatice Türkeli – Evet kesinlikle eli kalem tutan herkes katılabilir etkinliklerime. Diğer sanat etkinlilerinin aksine, mandala resmi yaratmak herkesin yapabileceği basit ve sezgisel bir etkinliktir. Herhangi bir yeteneğe gerek yoktur.
Didem Elif – Peki hangi malzemeler kullanılıyor bu çalışmada? Katılımcılar kendileri mi malzemeleri temin ediyor yoksa atölye tarafından karşılanıyor mu?
Kalpten Kendisinin Gelmesi Yeterli
Hatice Türkeli – Katılımcının hiçbir şey getirmesine gerek yok. Kalpten kendisinin gelmesi yeterli.
Keyifli ve sıcak atmosferli mekanımızda tuval, akrilik boya, fırça, kalem, cetvel ve pergel gibi tüm gerekli malzemeler katılımcılar için hazırlanıyor.
Didem Elif – Çocuklar için de mandala atölyeleri oluyor mu?
Hatice Türkeli – Çocuk&ebeveyn ve çocuklar için mandala atölyeleri yapıyorum. Çocuklar doğal olarak mandalaları bilişsel ve motor gelişimlerinin bir parçası olarak çizer. İlk karalamaları dairesel tekrarlayan harekette spiral mandalaya benzer. Gelişiminin bir sonraki aşamasında, ince motor becerileri geliştikçe, tam çember çizerler. Ardından, diğer işaretleri gözleri, burun, ağız, eller ve ayakları daireye eklediklerini görürüz.
Çocuklarımızın dikkat dağınıklığının gitmesi ve konsantrasyon becerilerinin artması için şiddetle öneririm mandalayı.
Didem Elif – En erken kaç yaşındaki çocuklar katılabilir bu atölyeye? Madem böyle etkileri var kızım Duru’nun bir gün deneyimlemesini isterim açıkçası.
Hatice Türkeli – 7 yaşından itibaren katılabilirler mandala atölye etkinliğine. 7 yaşından önce ben çocuklara resim dersi de önermiyorum. Doğal olarak zaten çocuklarımız yaratıcı ve dışavurumcu. Onlara özgürce resim yapmak için gerekli ortam sunulsun yeter. Duru’yu ve seni mandala etkinliklerimden birinde görmek şahane olur… Umarım bir gün bunu gerçekleştiririz.
Didem Elif – Evet harika olur gerçekten de. Bunu çok isterim. Son olarak önümüzdeki zaman diliminde mandala atölye çalışmaları olacaksa onların tarihlerini paylaşabilir miyiz okuyucularımızla?
Etkinlik Tarihleri
Hatice Türkeli – 9 Mart cumartesi “Eril Dünyada Dişi kalmak- Yantra Mandala” atölye çalışması olacak. Tamamlayıcı karşıtlıklar olarak eril ve dişil sembolize edilerek karşıtlığın birliği ve birliğin uyumu için şu sorular aracılığı ile mandala yolculuğu gerçekleşecek: İçimdeki eril ve dişil taraflarım nelerdir? İçimdeki kutuplaşmaları nasıl dengeleyebilirim? Eş olmayı özgürlüğüm ile nasıl uzlaştırabilirim?
Ayrıca arkadaş gruplarına özel mandala etkinlikleri düzenliyorum. İş çıkışı ya da hafta sonu keyifli ve geliştirici bir atölyede bir araya gelerek sosyalleşmek ve birlikte yaratmak isteyen arkadaşlarla kapalı grup olarak etkinliğimiz gerçekleşiyor.
Sanattan hoşlanan, yaratıcı olmayı seven ve mandala yolu ile kendini keşif yolculuğuna çıkmak isteyen herkesi bekliyorum.
Bu harika sohbet için çok teşekkür ederim Elif. Sevginin, aşkın koşulsuz olduğu sevgililer günü diliyorum. Aşkla kalın…
Didem Elif – Ben teşekkür ederim Hatice. Sohbetimiz şu an bile benim enerjimi yükseltti. Dilerim bu okuyucularımıza da geçer.
Sevgililer Gününüz Kutlu Olsun!
Not: Bu söyleşi 14 Şubat 2019 tarihinde Sen ve Ben Dergisi’de yayınlanmıştır.