Resim Yapmak Çocukluk Tutkumdu
Didem Elif – Füruzancım seninle Likya Sohbetimizi aslında geçtiğimiz yaz yapacaktık, fakat tam o sırada yazdığım dergiden ayrıldım ve bir süre söyleşilere ara verdim. Dolayısıyla şimdi kendi sitemi kurunca, Likya Sohbetleri’ne kaldığım yerden seninle devam etmek istedim. Ben seni çok uzun yıllardır ressam kimliğinle tanıyorum. O dönemlerde Kadıköy’deki atölyen benim kendimi en iyi hissettiğim yerlerden biriydi. Hatta şimdi yeni bir yıla girince onu düşündüm. Bahsettiğim atölyede beraber bir yılbaşı geçirmişliğimiz var. Yalnız yaz başı seninle söyleşi için buluştuğumuzda çantandan birden notalar çıktı. Geçtiğimiz yıl beni şaşırtan gelişmelerle karşıma çıktın. Ona birazdan geleceğim ama önce ressam olma yolculuğun nasıl başladı biraz anlatır mısın?
Füruzan Şimşek – Çocukluk tutkumdu resim yapmak. 6-7 yaşlarında abimin eve getirdiği mizah dergilerindeki tiplemeleri yapmaya çalışıyordum. Ama sonrası tesadüflerle dolu. Orta sınıf bir ailenin dört çocuğundan biriyim. Lise çağına gelince ailem beni ve ikiz kardeşimi “nereye yazdırsak bu çocukları da meslek edinseler,” diye düşünüp önce bir ticaret lisesine yazdırdılar. Formalar alındı kayıt yapıldı. Lakin babamın iş yerinin yakınındaki bir kumaşçıya asılan ilan hayatımın yönünü değiştirdi. “Maltepe Kız Meslek Lisesi açılıyor” ilanıydı. “Kız kıza okurlar,” diye düşündüler sanırım ve kayıt oraya alındı. Resim bölümü vardı lisede. İlk yıl dikişti nakıştı geçti. İkinci yıl bölümler seçiliyor. Ben ailemden habersiz Resim Bölümü’nü seçtim. Onlar beni 3 ay boyunca Çocuk Gelişimi Bölümü’nde okuyor bildiler. Öğrendiklerinde artık çok geçti. Resim hocam Işıl Dural büyük şansımdır. İleri görüşlü, sanatçı ve özel bir insandır. Sonrası Marmara Üniversitesi Resim Öğretmenliği Bölümü ve Yüksek Lisans. Sanatın her dalına ilgisi olan bir gençtim. Edebiyat ve müzik hep vardı.
Zaman Değerli Oluyor Üretmek İçin
Didem Elif – Özgün bir şekilde kendi resimlerini yaparken aynı zamanda öğretmenlik yaptın. O süreci de bizimle paylaşır mısın? Hala devam ediyor bildiğim kadarıyla. Bir nevi sanatını gerçekleştirme mücadeleni daha rahat sürdürebilmek için can simidi mi oldu öğretmenlik sana? Sonuçta bayağı bir zamanını alıyor olmalı.
Füruzan Şimşek – Evet, üniversiteden mezun oldum. Babam iflasın eşiğinde. Sanat yapabilmek için özellikle ilk yıllarda sponsor gerekli aile desteği şart. Koşullar zor olunca tayin istedim ve Nevşehir’in Kozaklı ilçesine çıktı tayin. Gittim resmen başlamış oldum. İstanbul’daki işleri halletmek için kısa süreliğine döndüm ama bir daha Nevşehir’e gitmedim. Yüksek Lisansı kazandım. Bir markette şarküteri kısmında çalıştım. 6- 7 ay kadar. Sonra bazı kurumlarda özel dersler, kurslar verdim. 2000 yılında işsiz kalınca öğretmenliğe geri döndüm. İstanbul’da göreve başladım. Hala çalışıyorum. Zor bu iki alanı idare etmek ama başaranlar az da olsa var. İyi tarafı elinize düzenli bir para geliyor ve para kazanma kaygısı azalınca resim daha bağımsız yönde ilerleyebiliyor. Zaman alıyor tabi. Normal memurluk mesaisinden daha iyi ama. Fakat dünyaları ayrıdır. Kuralların baskın olduğu bir kurumdan atölyeye gelip; “hemen hop sanatçı ol şimdi,” gibi bir tuhaf geçiş yaşıyorken zorlanıyordum. Şimdilerde daha kolay. İnsan zamanın kıymetini biliyor. Zaman değerli oluyor üretmek için.
Didem Elif – Resim becerisi eğitim ve çalışma ile desteklenince ortaya mutlaka sanatsal bir değer çıkıyor. Ancak hangi alanda ustalaşacağın aslında bir seçim meselesi. Uzunca yıllar ağırlıklı olarak portreler çalıştın. Portrelerine model olmuş kişilerin bazıları da yine sanat camiasından isimlerdi hatta. Bu konuda gerçekten başarılı işler çıkartıyorsun. Portre denince benim aklıma ilk Mustafa Özel ismi geliyor. 20 yıl önce Tüyap fuarında onun bir portresinin önünde resmen çakılı kalmıştım. Tanıdığım birinin resmiydi ve duygusu beni resmen içine çekmişti. Sonra seninle ilk tanıştığımda Mustafa Özel ile aranızda dostluk düzeyinde bir yakınlık olduğunu öğrenmiştim. Bu ilişkinin senin resim yolculuğunda bir etkisi olduğunu düşünüyor musun?
Füruzan Şimşek – İnsanın başarılı sanatçılarla dost olması büyük şans. Onlarla yapılan sohbetler başka olur. Konuşmalar nitelikli ve geliştiricidir. Mustafa da benim için yol gösterici olmuştur.
Neden Kendi Oluşumumuzu Yaratmıyoruz?
Didem Elif – Doğru bir tabir olacak mı bilemiyorum ama birkaç kadın ressam arkadaşlarınla ortak bir oluşum gerçekleştirdiniz. Kısaca K.R.E. dediğiniz Kadınlar Rüyalar Erderhalar bu oluşumun Nur Gürel küratörlüğünde ilk sergi projesi oldu. Bununla ilgili hatta hepinizle söyleşi yapmıştım. Orada kalmayacağınızı biliyorum. Her birinizin ayrı küratörlüğünde gerçekleşecek yeni sergiler yapacaksınız. Ortak çalışmalara açık bir sanatçısın. Senin yıllarca kadınlı erkekli karma projelerde de işlerini gördüm. O yüzden şunu merak ediyorum; kadınlarla ortak bir çalışma içinde olmak sana ve bütüne ne gibi katkılar sağladı sence? Gözlemlediğim kadarıyla son yıllarda kadın birlikteliğinden oluşan ciddi anlamda güçlü yaratımlar gerçekleşiyor ve söyleyeceklerinin başkalarına da anlamı olabileceğini düşünüyorum açıkçası.
Füruzan Şimşek – Aslında K.R.E yi ben bir araya getirdim. Tümü benim arkadaşlarım. Başlangıçta kadınlar olsun diye bir ısrarım yoktu. Resim camiasında gruplar var. Sergiler oluyor insanlar en yakınlarını dahil ediyor. Ben de “Neden kendi oluşumumuzu yaratmıyoruz?” dedim. Nitelikli grup sergileri yapabiliriz. İşlerini, düşünce biçimlerini beğendiğim sanatçı arkadaşlarımı toplantıya davet ettim. O gün davet ettiğim erkek sanatçılar gelemedi. Sonrasında oluşum ilk toplantıda altı kadınının varlığıyla samimi geldi ve böyle bir grubun yeterliliğine hepimiz ikna olduk. İlk K.R.E sergisi Nur’un hazırda var olan projesiyle başladı. Ursula Le Guin’in Kadınlar Rüyalar Ejderhalar kitabından bir sergi yapmak istiyordu Nur. Bir metinde karara vardık. Balıkçı Kadının Kızı. Mutfak masasında çocuklarıyla ilgilendikten sonra yazabilen bir kadın yazardan bahseder yazı. Bu arada şair kocası odasında söylenerek çalışmaktadır. Böyle bir kadının evi nasıl olurdu fikri Ayşecan’dan çıktı ve biz o evi hayal ederek sergiyi oluşturduk. Gerçek bir grup sergisi deneyimini en yoğun hissettiğim çalışma oldu. Fikirler birlikte bulundu, gelişti. Herkes herkesin üretim aşamasına bir şekilde dahil oldu. Serginin bütünü bir ortak çalışma oldu ki ben böyle bir tecrübeyi ilk kez yaşadım.
Müzik Hep Vardı
Didem Elif – Bu söylediğin ne kadar güzel. Zaten o zaman da bunu hissetmiştim. Sizinle söyleşi yaparken tam da bu sebeple Hafriyat grubunu hatırlamıştım. Gelelim müziğe. Bulunduğumuz ortak ortamlarda doğaçlama olarak sesini duymuşluğum var. Özellikle türkü söylenirken. Fakat şu an ciddi ciddi konserlere çıkıyorsun. Az önce de bahsettiğim gibi çantanda notalarla geziyorsun. Aynı Bahçede adlı bir grup kurdunuz ve onun solistisin. Hatta 3 Ocak’ta Erkan Oğur ile Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’de sahne aldınız. Nasıl gelişti bu şarkı söyleme ve grup kurma hikayesi?
Füruzan Şimşek – Müzik hep sevdiğim zaman zaman eğitimini aldığım bir alan. Ama hayatımın benim kontrolümün akışının dışında gelişen ikinci safhası diyebilirim. İlki öğrenci arayan okul ilanı, ikincisi de Arzu ile bir akşam otururken “beraber bir şeyler yapabilirsiniz,” deyip telefonla Ezgi’yi aradığım o şubat akşamı sanırım. Ben de dahil oldum çalışmalara. Sıklıkla bir araya geldik. Üç kişi oluşturduğumuz grup üyelerinin sayısı arttı. Şimdi yedi kişiyiz. Çok değerli müzisyen arkadaşlarım var. Çalıştık, kayıtlar yaptık. Ortak noktamız pek çoğumuzun Erkan Oğur’un öğrencisi olmamızdır. Müzikteki aynı lisanı konuşan ve seven insanlar bir araya gelmiş olduk. Erkan Hoca desteğini hiç esirgemedi. Provalara dahil oldu elinden geldiğince ve 3 Ocakta’da beraber sahne aldık.
Didem Elif – Öncesinde aldığın müzik eğitimi neydi? İş profesyonelleşmeye doğru gidince bir destek alma ihtiyacı duydun mu?
Füruzan Şimşek – Kısa bir dönem musiki cemiyetine katılmıştım. Eskiden daha utangaç bir yapım vardı. Sınav zamanı tek başıma şarkı söylemem gerektiğini söylediklerinde bir daha gitmedim cemiyete. Arkadaş toplantılarında ısrar ederlerdi söylerdim. Grup kurulunca şan dersleri almaya başladım. Biraz solfej, hala çok eksiğim var. Ama grup arkadaşlarım ve Erkan Hoca eğitimime katkıdır her zaman. Her prova ve konser okul aslında.
Sanatın Her Dalı Beni Heyecanlandırıyor
Didem Elif – İkisinin yeri de ayrıdır tabi ama müzik seni daha mı çok heyecanlandırıyor? Sonuçta ikisinin farklı dinamikleri var. Birinde tek başında bir yaratım süreci içindesin. Atölyeye gelenler dışında eserin ancak sergilendiğinde izleyicilerle bağlantıya geçiyorsun. Müzik ise daha canlı bir atmosferde müzisyen arkadaşlarınla ortak yaşanıyor. Yıllarca farklı bir yolda emin adımlarla ilerlerken hayatının böyle bir dönemeçle devam etmesi hakkında bu anlamda ne söylemek istersin?
Füruzan Şimşek – Resim de müzik de, aslında sanatın her dalını yapmak beni heyecanlandırıyor. Başa dönme şansım olsa sinema okumak, yapabilmek çok isterdim. Şimdilik sergilerdeki kısa video işlerimle yetiniyorum. Zaman çok değerli yapacak çok iş var. Ressamlık genel itibari ile tekil bir üretim. Az sayıdaki grup sergileri bunu değiştiriyor. Resimdeki yaratım süreci şu an benim için daha özgün ve düşünmeye dayalı bir alan. Müzikte kimileri zaten yüzyıllardır var olan türküleri yorumluyoruz. Türkünün ruhunu bozmadan küçük düzenlemeler oluyor ama var olan bir güzelliğin üzerindeyiz zaten. Görsel sanatlar başka bir dünya orada daha fazla kendime ait bir dil var. Gayretim iki alanda da iyi işler üretebilmek. Görsel sanatlar benim vazgeçilmezim. Bir denge oluşturmaya çalışıyorum. Bir taraftan sergiler diğer taraftan konserler sürüyor.
Didem Elif – Yine bir grup çalışmasının içinde gördüm ismini. 9 – 30 Ocak tarihleri arasında Cemal Süreyya’yı anma etkinliği yapılacak. Üstü Kalsın adlı bu etkinliğe destek veren sanatçılardan birisin. Aynı Bahçede olarak gerçekleştirdiğiniz konseri kaçırdım ama Üstü Kalsın’a tanıklık etmeye yetişebileceğim inşallah. Sohbetimizi Aynı Bahçede’nin Kızlar Mahnısı türküsü ile bitirmek istiyorum. Çok teşekkür ediyorum yoğun temponda bana zaman ayırdığın için.