Yeni Sezona Merhaba! Uzun bir aradan sonra yine birlikteyiz. Likya Sohbetleri’ne başlarken amacım “iyi, doğru ve güzel” olanın konuşulacağı bir alan açmaktı. Etrafımdaki herkes o kadar şikayet duygusu içindeydi ki, “güzel şeyler de oluyor canım,” derken buluyordum sürekli kendimi. İçinde olduğum anda ne kadar sıkıntı içinde olursam olayım, hayatın içinde güzel şeylerin de yapıldığına, bunun için çabalayan insanlar olduğuna inandım her zaman. Bunu metaforik bir tanıma koyarak, ışık için çalışan insanlar diye nitelendiriyordum onları. Ve bu insanların; dinleri, dilleri, ırkları ne olursa olsun, aynı amaç doğrultusunda aynı yolda yürüdüklerini düşünüyordum. Aşkla sevdikleri işi yapıyorlardı ve o iş alanında fark yaratıyorlardı. Hangi ülkede yaşarlarsa yaşasınlar, bağlı oldukları ve sevdikleri ülkelerinin o günkü dinamikleri ne olursa olsun değişmiyordu bu. Her şeyin ötesinde bir boyutta bizi birbirimize bağlayan, gözle görünmeyen, bayrağı, dili, dini, ırkı, cinsiyeti, toprak sınırları kısacası hiçbir engeli olmayan bir ülke vardı bana göre. “Işık Ülkesi” anlamına gelen, bir zamanlar yeryüzünde gerçekten var olmuş bir medeniyete adını veren “Likya”. Dolayısıyla her birimizi kapsıyordu bu ülke. Şikayet etmek ve bahaneler üretmek yerine; iyi, doğru ve güzel şeyler olması adına emek veren dinlediğim her hikaye bir Likya Sohbetiydi benim için. İşte Likya Sobbetleri’ne önce yazılı olarak açtığım alan bugün dijital ortamda video sohbetlerine dönüştü. Yaz başında çekimlere ara vermiştim. Tahmin ettiğimden uzun sürdü yeniden başlamak ama bu molaya gerçekten ihtiyacım vardı. Vazgeçtiğim için değil; inancımı güçlendirmek, bilgilerimi derinleştirmek, güvenimi sağlamlaştırmak için durdum. Yani okudum, dinledim, izledim. Şimdi yeni sezona başlarken benim için bu ilk bölüm çok özel. Çünkü tam da amacıma hizmet eden bir içeriği var. Çok yakın bir zamanda pandemi ile özgürlüğümüz elimizden alındığından hepimizin aşina olduğu bir engelleşmiş duygusu var. O da sokağa çıkamamak. Oysa görme engelli biri için bu durum her zaman geçerli. İşte biz de “Sokakta Ne İşimiz Var?” adını verdiğim bu bölümde bir nebze farkındalık yaratmak adına Mustafa Demir ile birlikte görme engeli olan insanların sokakta kendi başlarına hareket edebilmelerini sağlayan “Duyumsanabilir Zemin” üzerine konuştuk. Gerisini sohbetimize bırakayım. Keyifle seyretmenizi diliyorum. Ayrıca işbirliği yaparak bu programa destek veren Tango ve Kırmızı Dans Ekolü’ne katkılarından dolayı çok teşekkür ederim.
Didem Elif