Yeni kitabı Bazen Unutmak İstersin ile bugün okuyucularla buluşan Kürşat Başar Likya Sohbetleri‘nin konuğu oldu.
Didem Elif – Gazeteci, Televizyoncu, Yazar, Senarist, Oyuncu, Müzisyen… Unuttuğum bir şey var mı diye düşünüyorum da, kimliklerinizi sıralamaya çalışırken şunu fark ettim; bazıları asosyallik, bazıları da sosyallik isteyen işler. Mesela kitap yazmak dış dünyadan kopma disiplini istiyor. Yemekli bir masada konuk ağırlamak ya da sahnede saksafon çalmaksa tam tersi. Şu durumda karakteriniz birbirine zıt bu iki özelliği de barındırıyor olmalı. Bu sizi zorluyor mu? İşler arası disiplinde dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?
İstemediğim Bir İşte Çalışmadım
Kürşat Başar – Gerçekten de birbirinden çok farklı durumlar söz konusu. Ama sanıyorum çok uzun zamandır bütün bunları ayrı ayrı yapmaya alıştığım için beni fazla zorlamıyor. Asıl zorlandığım şey bütün bunlar için zamanı ayarlayabilmek.
Didem Elif – Çağımızın bana göre en büyük sorunlarından biri çalışan insanların çoğu işinde mutlu değil. Oysa siz bu kadar farklı alanda çalışmanıza rağmen sanki hepsini severek yapıyorsunuz. En azından bana geçen hissiyat bu yönde. Bu yüzden merak ediyorum, bir işte çalışırken “benim burda ne işim var?” dediğiniz bir gün oldu mu hiç? Olduysa ne yaptınız ya da olsaydı o işi yapmayı zorla sürdürür müydünüz?
Kürşat Başar – Her zaman kendi istediğim ve sevdiğim şeyleri yapmaya çalıştım. Sevmediğim, istemediğim bir işte çalışmadım. Bu kimi zaman sorun yaratıyor tabii ama bir işte sıkıldığım veya artık orada kendime ya da başkalarına faydam olmadığına inandığım zaman oradan gitmeyi tercih ettim.
Benim De Umutsuz Hissettiğim Zamanlar Oldu
Didem Elif – Başarıya dair kemikleşmiş şeyler var. Mesela çalışkan olmayan biri ne kadar yetenekli de olsa bir başarıya ulaşması zor. Şansı yaver gidip bir şekilde ulaşsa bile en azından onu sürdürülebilir kılması için emek harcaması şart. İnsan emeğinin karşılığını hemen almıyor çoğu zaman. Alsa belki de herkes başarılı olacak. Yaptığı işlerde başarılı olmuş biri olarak özellikle irdelemek istiyorum, emek verdiğiniz halde istediğiniz sonuca ulaşamayacağınıza dair umutsuzluğa kapıldığınız anlar olur mu? Olmuyorsa ne mutlu size ama oluyorsa Kürşat Başar bununla nasıl başa çıkıyor?
Kürşat Başar – Elbette herkes gibi benim de böyle zamanlarım oldu. Kendi dışımdaki nedenlerle işimi kaybettiğim ya da kendi isteğimle bırakıp sonra uzun süre işsiz kaldığım da oldu. Genellikle böyle zamanlarda kendi içime kendi asıl işime yani yazmaya dönerim ve tabii ilgi alanlarım yani müzik ve sanat da hep yanımdadır.
Didem Elif – Yıllar evvel bir iş görüşmemiz olmuştu sizinle. Yanılmıyorsam milenyum senesiydi. Star Gazetesi’nde yazıyordunuz. 25 yaşlarındaydım. O dönemlerde politik bir inanışım olmaması beni rahatsız ediyordu. Apolitik bir genç olmak istemiyordum. Bu eksiklik duygusuyla ne kadar çok kitap okuduysam da ne solcu ne de sağcı olarak nitelendiremiyordum kendimi. Bunu sizinle paylaştığımda, “Daha iyi ya, daha ne istiyorsun? Ne yapacaksın solcu ya da sağcı olup?” dediğinizde ilk önce çok şaşırmıştım. Ama konuşmamızın sonunda o güne kadar karşılaştığım en tarafsız bakan insanlardan biri olduğunuzu düşünmüştüm. O zamandan bugüne ise ciddi anlamda siyasal bir kutuplaşma oldu. Bugün hemen hemen herkes bir taraf olmuş durumda. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nedir? Hala siyasete karşı tarafsız kalmak gerektiğini düşünüyor musunuz?
Kürşat Başar – Çok genel anlamda ele alınırsa elbette hepimizin her yaptığı şeyin siyasi bir karşılığı var ama benim kastettiğim keskin bir ideolojik tavrın insanları ayrıştırdığı ve mutlu etmediği… Kaldı ki ben kendi görüşlerimin herhangi bir idelojinin kalıplarından çok daha geniş olduğu düşüncesindeyim. Yaftalanmış kimlikler insanların zenginliğini, biricikliğini götürüp onları belli bir kalıba sokuyor.
Önyargıyı Kırmamı Sağladı
Didem Elif – Babanızın işi icabı çocukluğunuz, gençliğiniz Doğubeyazıt gibi, Lefkoşa gibi farklı kültür yapısına sahip bölgelerde geçti. İçinde yaşarken uyum sağlama zorluğu çekilse de, farklı kültürleri görerek büyümek iç dünyayı zenginleştiriyor diye düşünüyorum. Mesela empati yeteneğinize mutlaka katkısı olmuştur. Hayatın sizi sürüklediği bu yollar size en çok ne kazandırdı sizce?
Kürşat Başar – Söylediğiniz doğru, özellikle empati kurabilmeyi, farklı hayatların da olduğunu, bazen çok kesin doğru sandığım şeylerin doğru olmadığını bana öğretti. Ayrıca tabii ilk gençlik yıllarında sahip olduğum birçok önyargıyı kırmamı sağladı. Bunun yanında çok farklı insanlar tanımak, farklı hayat biçimleri görmek de mutlaka insana büyük bir zenginlik getiriyor.
Didem Elif – Yaşamadığınız bir şey yazıp da sonra onu bire bir yaşadığınız oldu mu hiç? Yazmanın böyle etkileri olabildiğine inanıyorum da bazen. Bakiyim beni bu konuda destekleyecek bir cevap alabilecek miyim?
Kürşat Başar – Evet ilginç bir biçimde bazen yazdığınız birşeyi yıllar sonra yaşadığınız oluyor. Bu bir öngörü mü, bir rastlantı mı bilmiyorum ama yazarlar biraz da büyücüdür değil mi?
Didem Elif – Aslında Hayal adlı kitabınızda kendi hayat hikayenizi anlattınız. Özellikle mesleğinde bir yere gelmek isteyenler için iyi bir kitap olduğunu düşünüyorum. En azından ben daha atılımcı olmak adına motive olmuştum. Ancak kendinizi çok fazla dışardan bakarak anlatmışsınız gibi geldi. Romanlarınızda, her birine tek tek girmeyeceğim, karakterlerin iç sesini başarıyla aktaran bir yazarsınız. Bu yüzden de gözlemlediğim kadarıyla okuyucularınız sizinle duygusal bir bağ kuruyor. Ben şahsen Aslında Hayal’de Kürşat Başar’ın iç sesini daha fazla duymayı bekledim. Dolayısıyla bir iç hesaplaşma derdiyle yazılmamış sanki. Kendi hayatınızı kaleme almanızın ardındaki ana neden neydi?
Kürşat Başar – Aslında Hayal’i bir iç hesaplaşma için yazmadım. Uzun ve çok katmanlı bir hayatı, çok değişik yerlerde geçen zamanları belki de unutmadan biraraya getirmek istedim. Ayrıca söylediğiniz gibi biraz da genç okurlar için bu hayat öyküsünün bir anlamı olabileceğini düşündüm.
Eğlenmek Hayatımızın En Değerli Şeylerinden Biri
Didem Elif – Başucumda Müzik’ten bu yana çok net belli ki nefes aldığınız sürece müzik ve yazı sizin hayatınızda hep başucunuzda olacak. İki albüm çıkarttınız. Hangi alanda olursa olsun üretmek sancılarını beraberinde getirir her zaman. Bu anlamda sahnede müzik yapmak daha eğlenceli olmalı. Hayat gailesi içinde koştururken insanlar eğlenmeyi es geçiyor çoğu zaman. Oysa eğlenmenin hayatımızda mutlaka yer alması gerektiğini düşünüyorum. İkili ilişkiler için bile saygı, sevgi, güven kadar olmazsa olmazı bence. Siz bu konuda ne söylemek istersiniz? Eğlence sektörünü kastederek değil de genel anlamda soruyorum eğlenmenin sizin hayatınızdaki yeri nedir?
Kürşat Başar – Ben iş hayatımda yöneticilik yaptığım dönemlerde bile hep sıkı bir çalışmanın eğlenceyle birleştirilmesi gerektiğine inandım. İnsanlar mutlu değilse yaptıkları işin de çok iyi olmayacağını düşünürüm. Bu sahne için de böyle insan ilişkisi için de böyle. Kimse keyifsiz, yalnızca çalışan veya sıkıcı şeyler anlatıp duran insanlarla zaman geçirmek istemez. Eğlenmek hayatımızın en değerli şeylerinden biri. Çocuklar yalnızca okula gidip ders çalışsa hayatları ne kadar sıkıcı olurdu.
Bazen Unutmak İstersin
Didem Elif – Sizi sahnede dinleme şansım olmadı ama, ben hep bir yazar olmak istediğim için belki, sizin yazar kimliğiniz benim her zaman daha çok ilgimi çekti. Instagram hesabınızdan yeni kitabınızın çıkacağını duyurduğunuz anda bu fırsatı değerlendirip sizinle bağlantıya geçmek istedim. Beni kırmadığınız için çok teşekkür ederim. Anladığım kadarıyla Bazen Unutmak İstersin bir deneme kitabı. Bugünden itibaren de okuyucularla buluşuyor. Son olarak yeni kitabınız Bazen Unutmak İstersin ile ilgili okuyucularımıza biraz bilgi verebilir misiniz?
Kürşat Başar – Bazen Unutmak İstersin benim yazılarımdan oluşuyor. Daha çok ilişkiler, evlilik, ayrılıklar, kadın erkek anlayışındaki farklılıklar üzerine denemeler ve kısa öykü tadında parçalar var içinde.
Didem Elif – Kürşat Başar’ın bir albüm parçasıyla söyleşiyi sonlandırmak istiyorum. İki albümdeki bütün parçalar birbirinden güzel. Değerli sanatçı Zeynep Talu’nun varlığının sonuna kadar hissedildiği katkısıyla, her ikisinde de birbirinden değerli isimlerle çalışılmış. Ben şahsen sözleri olmayan bir şarkı seçmeyi tercih ettim. Şarkı sözleri bazen bizi geçmiş zamanda istemediğimiz bir ana götürebiliyor. Bu söyleşiyi okuyan kimsenin aklında böyle bir yönlendirme yapmak istemedim. Çünkü Kürşat Başar’a katılıyorum; Bazen Unutmak İstersin. Kapatın gözlerinizi şimdi. Burçin Büke’nin piyanosunun eşlik ettiği Kürşat Başar’ın saksafonuyla, sözlerini sizin yazacağınız o en çok istediğiniz zamana gidin. Benim yerim belli. Işık dolu sohbetler yapmak istediğim Likya’da olacağım. Sizi de beklerim…
Not: Bu söyleşi 9 Ağustos 2018 tarihinde Sen ve Ben Dergisi’nde yayınlanmıştır.